Hürrem | Konular | Kitaplar

Sarı selim

Allah kimi murad etmiş ise padişah o olacaktır

Hürrem Sultan'ın oğlu II. Selim Han hakkında o kadar çok atıp tutan var ki. Onun kıbrıs fatihi olmuş olması bile kimsenin gözüne gözükmüyor.

Hakkında en çok eleştirinin kaynağı aslında Kanuni Sultan süleyman hayatta iken başlayan kardeşler arası TAHT kavgasındaki politik tutumudur. Dönemin atmosferini en iyi gören ve faaliyetlerini merkezi yönetime isyan etmeden yürüten tek kardeştir. Bu da ona ödül olarak padişahlığı altun kasede sunmuştur. Yani İTAAT ve SABIR..


Şehzade Selim ortam yoklamalarına bugünki tabiri ile kamuoyu araştırmalarına yapar ve sonucu için adamına sorar:

— Benim için ehali ne düşünür? Cevab ikaz mahiyetindedir.

Kıbrıs'ın fethi

Türkiye için her devirde hayatî önem taşıyan yeşil ada KIBRIS. Bazı cahillerce becereksiz sanılan Hürrem Sultan'ın oğlu 2. Selim Han tarafından feth edildi. Osmanlı'nın en becereksizi Kıbrıs fatih'i olurken, bize en becerekli diye gösterilenler LOZAN'da hakları olan kıbrısı ingilizlerden istemekten bile korktular.

Kıbrıs'ın fethi 50 bin şehide maloldu. Adaya, Konya ve İçel yöresinden getirilen Türkler yerleştirildi. Kanunî Sultan Süleyman zamanında Akdeniz'de Türk hâkimiyetine karşı koyacak devlet kalmamış, Haçlılar birleşip en güçlü donanmayı meydana getirseler bile yenilmekten kurtulamamışlardı. Fakat, Akdeniz'in doğusunda kalan Kıbrıs ve Girit adaları hâlâ işgal edilmemişti.

II.Bayezid zamanında Kıbrıs Adası Venedik hâkimiyetine girmiş ve bir meclis tarafından idare olunmaya başlamıştı. Venedikliler Kıbrıs için Memlûkler'e vermekte oldukları yıllık 8 bin duka altın tutarındaki vergiyi kabul etmişlerdi ve o zamandan beri bu vergiyi Osmanlılarca aksatmadan ödüyorlardı. Bu sebeple Kıbrıs'ın fethine teşebbüs edilmemişti. Fakat, vergi verdiği için serbest bırakılan Kıbrıs'ta Venedik donanması gittikçe kuvvetleniyor, bunlar ve burada üslenen korsan gemileri zaman zaman Türk tüccar ve hacı gemilerini vuruyor, Anadolu ve Suriye kıyılarında soygun yapıyorlardı. Batı Avrupa'da bazı ülkelerin kıyıları hariç olmak üzere Akdeniz'in bütün kıyılarına ve yüzlerce adasına sahip olan Osmanlı Devleti'nin Kıbrıs Adası'nı serbest bırakması, hele bu adada üslenen korsanları cezalandırmaması, Doğu Akdeniz'de güvenliği bozan Kıbrıs'ı topraklarına katıp kontrol altına almaması düşünülemezdi.