Hürrem | Konular | Kitaplar

Osmanlı Sultanları Ve Halifeleri

Bazı İslamcılar; Osmanlıyı, Osmanlı Padişahlarını, Osmanlı Halifelerini sevmezler. Onlarda İranî tesirler, esintiler vardır.

Vehhabîler, Osmanlıdan nefret ederler. Osmanlıları Müslüman bile saymazlar. Osmanlı Şeriat ile tasavvufu ve tarikatı birlikte yaşamış bir sistem kurmuştur. Vehhabilere göre, tarikat, tasavvuf şirktir, küfürdür; tarikat evliyası evliyauşşeytandır.

Bir kısım Arap aktivist İslamcıları da, Osmanlıdan hoşlanmaz.

Ehl-i Sünnet Müslümanları Osmanlıyı, Osmanlı Sultanlarını ve Halifelerini çok sever ve onlara rahmet okur. Bilhassa Halife-i Müslimîn Sultan Abdülhamid-î Sanî Hazretlerini şükran ve minnetle anarlar.

Türkiye'deki Sünnî çoğunluk Osmanlıyı, Padişahları, Halifeleri, Osmanlının İslam uygulamasını beğenir ve tutar.

Selanik Dönmeleri, Osmanlıdan nefret eder. Müslüman ve Türk postuna bürünmüş Sabataycılar, Osmanlı İslam sistemine, Devlet-i Aliyyeyi Osmaniyeye, Selatin-î Osmaniyeye, Hulefa-î Osmaniyeye kin, düşmanlık, nefret kusarlar.

Dünyada, Ehl-i Beyt'i Mustafa'dan (sallallahu aleyhi ve sellem) sonra hiçbir aile, Osmanlı ailesi kadar İslam'a, İmana, Kur'an'a, Sünnete ve Şeriata hizmet etmemiştir.

Selanik Dönmeleri Osmanlıdan ne kadar nefret ediyorsa, biz Ehl-i Sünnet Müslümanları da Osmanlıyı bu nefretin bin kat misli sevmeli ve tebcil etmeliyiz.

19'uncu miladî asırda Mekke-i Mükerreme, Şafiî Reisululeması olan Ahmet Zeynî Dahlan Hazretleri Fütühat-ı İslamiye adlı eserinin Osmanlılar bölümüne şu cümleyle başlıyor:

"Hulefa-i Raşidîn'den sonra Kur'an'a ve Sünnete en fazla bağlı devlet, Osmanlı devletidir."

Birkaç hafta önce Macaristan devlet büyüklerinden biri, bir konuşmasında şu cümleyi sarf etti:

"Biz Macarlar 150 sene boyunca Osmanlı Türklerinin hâkimiyeti altında kalmasaydık, millî kimliğimizi kaybedecek ve tarihten silinecektik."

Sabatay Sevi'yi Mesih kabul eden bir Selanik Dönmesinin, Osmanlı Sultan ve Halifelerine düşman olmasını anlamak kolaydır da, bir İslamcının düşmanlığını anlamak zordur.

Osmanlıyı değerlendirirken onun çökme ve yıkılma devrindeki hastalıklarına, zaaflarına, olumsuz taraflarına bakmak insafsızlık ve adaletsizlik olur. Osmanlı kuruluş ve yükseliş devrine bakılarak değerlendirilmelidir.

Osmanlı nedir?

1. Kur'an'ı, Sünneti, Şeriatı esas alan bir İslam Devleti ve nizamıdır.

2. Ehl-i Sünnet ve Cemaat üzeredir. Sevad-ı Azam ve Cumhur-i Ulema dairesi ve yolundadır.

3. İslam'ın Şeriat ve tasavvuf boyutlarına bağlı kalmıştır.

4. Beş vakit namazı emr ve teşvik etmiştir.

5. Müslüman kadın ve kızları tesettüre sokmuştur.

6. Adalet ve güvenlik sağlamıştır.

7. Osmanlı idaresinde yaşayan Hıristiyanlara ve diğer ehl-i kitaba din, kimlik, kültür hürriyeti sağlamıştır.

8. İslam dinini yaymış, İ'la-i Kelimetullah yapmıştır.

9. Başka ülkelerden gelen Müslümanlara yabancı muamelesi yapmamış, onlardan pasaport istememiştir. Yani Osmanlı mülkü bütün Müslümanların mülkü olmuştur.

10. İspanya'da Hıristiyanların zulmünden kaçan Yahudilere kucak açmış, onlara yaşama, kazanma, kimliklerini koruma hürriyetini sağlamıştır.

11. On altıncı asırda Osmanlı bir Cihan Devletiydi. Onun enkazından 40'a yakın irili ufaklı devlet çıkmıştır.

12. Osmanlı Müslümanların birliğini sağlamıştır.

13. Osmanlıda din ile devlet özdeşti. Devlet, İslam'ın ve Ümmet-i Muhammed'in hizmetindeydi.

Her kavim kendi büyükleriyle, kendi tarihinin zaferleriyle iftihar eder. Biz Müslümanlar da Osmanlı Devletiyle, Osmanlı Padişahlarıyla, Osmanlı Halifeleriyle, Osmanlı zaferleriyle, Osmanlı nizamıyla haklı olarak iftihar ediyoruz.

Kanunî Sultan Süleyman aleyhi rahmeti ve'l-gufran Hazretleri büyük bir Padişahımız ve Halifemizdir. Dini Mübin-i İslam'a, Ümmet-i Muhammed'e çok hizmet etmiştir. Onun bize miras olarak bıraktığı Süleymaniye Camii bile, kendisine ebediyen minnettar ve müteşekkir olmamız için yeter de artar.

İnsanlar hatasız ve günahsız olmaz. Peygamberler dışında hiç kimse masum değildir. Kanunî Sultan Süleyman Hazretlerinin de, hataları, kusurları, günahları olabilir. Vefatından 400 küsur sene geçtikten sonra biz onun günah ve kusurlarını görmeyiz. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) "Geçmişlerinizi hayırla yad ediniz" buyuruyor. Sultan Süleyman bir mü'mindi, beş vakit namaz kılardı, mücahitti, gaziydi, Hadimü'l-Haremeyn idi. Çok hayır hasenat yapmış, geriye çok vakıflar bırakmıştır. Onun zamanında Türkiye, Avrupa içlerine, Macaristan'a, Ukrayna'ya, Cezayir'e, Sudan'a ve daha nice ülkelere kadar uzanan bir genişliğe, enginliğe sahipti. Tuna ve Nil o devletin iki iç nehriydi. Akdeniz bir İslam gölü haline gelmişti. Yeryüzünde zulme uğrayan herkes, Müslüman olsun Hıristiyan olsun Osmanlı ülkesine iltica ediyordu.

Bu saydıklarım Selanikli Dönmelerin hoşlanmadığı şeylerdir. Biz Müslümanlar ise bunlardan çok hoşlanır, fahr ederiz.

Kanunî Sultan Süleyman Hazretlerine saygısızlık eden soysuzları lanetliyorum; bütün Müslümanları atalarımıza, millî mefahirimize sahip çıkmaya davet ediyorum.

*(İkinci yazı)
Aman hiç hatırdan çıkmasın

1. Beklenen büyük İstanbul zelzelesini hatırımızdan çıkartmayalım.

2. Boğazlardaki dehşetli gemi trafiği devam ediyor, Allah korusun günün birinde büyük bir facia olabilir. 3. Eskiden görünmeyen su baskınları, dehşetli seller olabilir, binalar yıkılabilir, canlar gidebilir, tedbir alınmalıdır.

4. Okullarda uyuşturucu kullanma yaşı, 10'a, 11'e düşmüştür. Bu yolla büyük paralar kazanan çeteler bulunmaktadır. Bazı kimseler bunları avuçlarının içi gibi biliyorlar. Niçin bu kötülüğü bitirmiyorlar?

5. Müslüman bir toplum, kurban kesmezse o ülkede adam öldürmeler, kan dökmeler çoğalır. Hatırlarsınız belki, son Kurban Bayramında bir kampanya açılmıştı, "Kurban kesme, parasını ver". Din kültürüne sahip olmayan cahil Müslümanlar bu oyuna geldiler, paralarıyla kurban kesmediler... Adam öldürmeler, cinayetler, kan dökmeler ne kadar çoğaldı farkında mısınız? Bugünkiler bir şey değil, Allah saklasın, bu azgınlık ve dinsizlik böyle hızla artarak devam ederse geleceğimizin çok kanlı ve karanlık olmasından korkuyorum.

6. Müslüman bir toplum, emr-i maruf ve nehy-i münker farzını yerine getirmeyi terk ederse veya yeteri kadar yapmazsa o toplumun kâffesine umumî bir bela gelmesinden korkulur. Emr-i maruf ve nehy-i münker yapmak ümmeti belâlardan, âfetlerden, felaketlerden, musibetlerden korur.

7. Resulullah Efendimiz (salat ve selam olsun ona) "Yaşadığı zamandaki İmama (Müslümanların başkanına) biat etmeden ölen kimse, sanki cahiliyye ölümüyle ölmüş olur" buyurmaktadır... Zamanımızda Müslümanların bir İmamı, bir Emîri bulunmakta mıdır? Bu hususta bilgisi olmayanlar, İmam veya Emîre gıyabında biat etmelidirler. "Ya Rabbi! İmamü'l-müslimin olan zat kimdir ismen bilmiyorum, ona gıyabında biat ediyorum" demelidir.

8. Sadaka yani farz olan zekâtı vermek. Ayrıca fakirlere ve muhtaçlara yardım etmek, açları doyurmak, parasızlara harçlık vermek, hatta kedilere, köpeklere yiyecek ikram etmek, belaları uzaklaştırır. Herkes yolculuğa çıkmadan hayır yapsın. Çok küçük bir hayır söyleyeyim: Küçük bir su birikintisine bir karınca veya minik bir böcek düşmüş, çırpınıyor, boğulacak. Bir saman çöpüyle onu kurtarıyor, kuru ve güvenli bir yere koyuyorsunuz, bu da bir hayırdır.

M. Şevket Eygi - Milli Gazete