Hürrem | Konular | Kitaplar

Ecdada hakaret

Bir özel televizyon kanalında gösterilen malum dizi, ecdadına hayranlık duyanlar için hayal kırıklığına sebep oldu. Öncelikle padişahın tipi tuhafıma gitti. Yapımcılar hiç mi tarih kitabı okumamışlar. Bırakın okumayı, internette arama motorlarından görsel arama yaptığınızda karşınıza yüzlerce Kanuni fotoğrafı çıkar. Ancak dizideki gibi kirli sakallı, açık alınlı biri ile karşılaşmazsınız. Her zaman ihtişam kelimesiyle beraber anılan bir sultan daha vakur olmalıydı.

İkinci ve en önemli tuhaflık, padişahın kadın düşkünü, şehvetinin esiri biri olarak lanse edilmesi. Avrupalıların bile “Muhteşem Süleyman” dediği, heykelini diktiği tarihimizin en ihtişamlı sultanlarından birini; günümüzün bayağı insanları gibi şehvet müptelası olarak anlatmak. Bu, ecdadın manevi şahsiyetine hakarettir.

Hangi ülkede yaşıyoruz? Burası Ermenistan mı, Yunanistan mı? Neden bu karalama yarışı? Neden milletin hassasiyetleri dikkate alınmaz? Çirkini arayan göz güzeli göremez. Bu yüzden, yıllarca Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı, son sultan Vahdeddin Han’ı bu millete zalim, hain diye anlatmadılar mı? Osmanlının yıkılış devri olduğu için ve alınan mağlubiyetlerin de etkisiyle belki bu karalamalar sineye çekilmiş olabilir. Artık yeter! Devir değişti. Zaman, Abdülhamid Han ve Vahdeddin Han’ın, bırakın zalimliği, vatanperver olduklarını açığa çıkardı. Bu yüzden, Kanuni Sultan Süleyman Han’ı karalamalarına izin vermeyelim.
Bizlere tarih yıllarca yanlış öğretildi. Öğretilmedi dayatıldı.
Birçoğumuz Osmanlının en ihtişamlı devrinin sultanı Kanuni’yi hiç tanımıyoruz.

Kaç kişi bilir, Osmanlının en uzun süre tahtta kalan hükümdarının kırk altı yılla Kanuni olduğunu? Kanuni’nin 73 yaşında at sırtında, seferde vefat ettiğini kaç kişi duymuştur? Kanuni Devri’ne “Türk asrı” dendiğini; ömrü at sırtında geçmesine rağmen nice şairlere taş çıkartacak şiirler yazdığını; bahçesini istila eden karıncaları temizlemek için bile Şeyhülislam’a danışacak kadar hassas biri olduğunu; Şeyhülislam’dan aldığı fetvaları bir sandıkta biriktirdiğini ve sandığı mezarına koydurduğunu kim bilir? Günümüzde birçok sağlık kuruluşunun sağında solunda okuduğumuz “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” beytinin sahibinin Kanuni olduğunu kaç kişi işitmiştir? Döneminde çıkardığı kanunlar ve adalete bağlılığından “Kanuni” lakabını almış bu sultan için, Avrupa üniversitelerinde kürsü kurulmuşken, neden ülkemizde hiçbir üniversitenin Hukuk Fakültesi’nin adı Kanuni değil? Neden hiçbir Hukuk Fakültesi’nde “Kanuni Kürsüsü” kurulmuyor?
Artık yeter. Biz sizden tarih öğrenmek istemiyoruz. Gölge etmeyin başka ihsan istemez.
Süleyman Arslan

Kuyruk acısı mı?
Malum “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin gündeme ipotek koyduğu günlerden geçiyoruz. Bu arada sizinle bir hatıramı paylaşmak istiyorum. Birkaç yıl evvel, Fransa İstanbul Konsolosluğunda, Joy Oteller zincirinin bir toplantısına katılmıştım. İçeride Fransız Sarayı dedikleri bir yapı var. Buraya kesinlikle fotoğraf makinesi ve kamera almıyorlar. Toplantı esnasında tuvalete gitmem icab etti. Tarif ettiler. Gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Hani kenef kapılarında papyon, pipo, topuklu ayakkabı, etek olur ya, bunlar erkek tuvaletinin kapısına Kanuni Sultan Süleyman’ın resmini, kadınlar tuvaletinin kapısına da Hürrem Sultanın resmini asmışlar. Riskliydi ama dışarı atılmayı göze alıp resimlerini çektim, yeri geldi sizinle paylaşıyorum.
Şimdi soruyorum, Paris’teki Türk Büyükelçiliği, tuvalet kapısına Napolyon Bonaparte ve Jan Dark’ın resimlerini assa “Mösyö”ler nasıl tepki verirlerdi acaba?
Ali Çelik

Behçet Fakihoğlu - Türkiye Gazetesi